Gelecekte yapay zekânın hayatımıza getireceği riskleri, Türk futbolu hakem atamalarıyla bugünden mi yaşıyor?
Geçtiğimiz günlerde Türk futbolunun tartışmalı hakemlerinden (eski hakemlerinden) biri olan Ali Palabıyık, Mehmet Demirkol’un YouTube platformunda yayınlanan ‘Demirkol’un Galaxy Rehberi’ adlı programına konuk oldu. Röportajın genelinde, hakemliği yeni bırakan Palabıyık’ın Türkiye Futbol Federasyonu ile yaşadığı sorunlar, futbol camiasının içinde bulunduğu durum, hakemlerin yaşadıkları olumsuzluklar ve VAR uygulamaları gibi popüler birçok konu konuşuldu.
Ancak röportajın bir bölümünde Ali Palabıyık, yukarıda başlık olarak attığım sorunun sorulmasına yol açan konuyu belki farkında olmadan gündeme getirdi. Palabıyık, bugün sadece bir hakem atama sistemi sorunu olarak görülen ancak gelecekte tüm toplumu ilgilendirecek olan yapay zekâ uygulamasıyla ile ilgili dert yandı. Peki, o bölümde ne dedi Palabıyık? Kendi ağzından, kelimesine dokunmadan aktaralım:
“Trabzonspor Fenerbahçe maçlarına üst üste dört defa çıktım. Fenerbahçe’nin kendi evinde, Trabzon’un kendi evinde 2 sezon boyunca dört maça da ben çıktım. O dört maçı da sorunsuz bitirmem benim en büyük şansımdı. Ama o maçlardan birinde problem yaşayabilirdim. Belki de o benim sonum olacaktı. Belki buna atamalarda dikkat etmek gerekiyor.
Şu anda günümüz teknolojisinde yapay zekâ kullanılıyor. Yapay zekânın algoritmaları veya oraya girilen değerler nasıl ölçülüyor onu bilmiyorum. Kimse de bilmiyor aslında. Merkez Hakem Kurulu bile bilmiyor. Çünkü kendilerine bir soru sorduğumuz zaman karşılığında yanıt bulamıyoruz, sadece ‘atamayı yapay zekâ yapıyor’ deniliyor. Ama yapay zekâya benimle ilgili girilen bilgilerin ne olduğunu bilmiyorum. Kimse bilmiyor. Bir hakemle alakalı nasıl bir bilgi giriliyor, benim kötü yönettiğim bir maçtan sonra benim aynı takımın maçına verilmemem veya verilmem için oraya nasıl bir bilgi giriliyor? Aslında yapay zekâ değil de burada insan faktörü devreye giriyor. Yapay zekâ dediğiniz şeyde, o algoritmayı giren kişi de bir insan. Ne isterse onu giriyor. Bu konularda bir şeffaflık yok.”
ALİ PALABIYIK ve YAPAY ZEKÂ’NIN SORUMLULUKLARI
Ali Palabıyık serzeniş dolu cümleleriyle belki de farkında olmayarak, ileride çokça konuşacağımız üretken yapay zekâ (Generative AI) uygulamalarının hukuken en tartışmalı konularından birine vurgu yaptı.
Yapay Zekâ ile alınan kararlarının sonuçlarından kim sorumlu?
Başta üretken yapay zekâ uygulamaları olmak üzere birçok yeni teknoloji kullanımının olası olumsuz sonuçlarında sorumluluğun kimde olduğu konusu bugün ulusal ve uluslararası hukuk alanında tartışmalı bir konu. Bu satırların yazarı bir hukukçu ya da bir yapay zekâ uzmanı değil. Eski bir gazeteci. Dolasıyla olayları uzman görüşleri ve somut örneklerle açıklamak okuyucu açısından daha faydalı olacaktır.
Geçtiğimiz günlerde İstanbul Barosu Bilişim Hukuku Komisyonu bünyesinde bulunan Yapay Zekâ Çalışma Grubu, “Üretken Yapay Zekâ” başlıklı, bilgilendirici bir broşür yayınladı. Broşürde, yapay zekâ teknolojilerinin yol açacağı olumsuz sonuçlarda sorumluluk konusunun hâlâ belirsiz olduğunun altı özellikle çizildi. Broşürde hukuki sorumluluk konusunda şu cümlelere yer verildi:
“Üretken yapay zekâ teknolojilerinin, talep üzerine hukuki ve tıbbi önerilerde bulunması, çeviri, sözleşme veya iş planları oluşturması gibi uygulamaları, sorumluluk hukuku perspektifinde çeşitli sorunları beraberinde getiriyor. Özellikle yapay zekâ teknolojilerine hangi hukuki statünün verileceği, bu teknolojilerin uzmanlık gerektiren alanlarda eğitim verisindeki yetersizlik, sistem hatası veya diğer nedenlerle yanıltıcı sonuçlar üretmesi durumunda sorumluluğun kime ait olacağı hususunda belirsizlik sürüyor.”
TESLA KAZASI ÖRNEĞİ
Yine aynı broşürde konuya ait mahkemelere taşınmış somut bir örnek olaya yer verildi.
10 Nisan 2023 tarihi itibariyle, Tesla şirketinin üretken yapay zekâdan yararlanan otonom araçları ile 736 kazanın yapıldı ve bu kazaların 17’si ölümle sonuçlandı. Yapay zekânın hukuki statüsündeki görüş ayrılıkları sürerken otonom araçların sebep olduğu kazalarda sürücü, araç üreticisi ya da geliştirici arasından kimin ne ölçüde sorumlu olacağı hâlâ belirsiz. Nitekim Los Angeles’ta yaşayan Justine Hsu, 2020 yılında Tesla S model aracını oto pilotta kullanırken elleri direksiyonda olmasına rağmen müdahale edemeyeceği bir hızda kaldırıma çarptığını hava yastığının şiddetle patlayarak çenesini kırdığını, dişlerini döktüğünü ve yüzünde sinir hasarları oluşturduğunu iddia ederek Tesla şirketine 3 milyon Amerikan dolarının üzerinde tazminat istemli dava açtı. Los Angeles Üst Mahkemesi’nde görülen bu davada Tesla, oto pilot özelliğinin şehir sokaklarında kullanılmaması gerektiğinin el kitapçığında yazdığını ve bu sistemlerin tamamen otonom olmadığını, dolayısıyla da sürücülerin her an sürüşü devralmaya hazır olmaları gerektiğini belirterek sorumluluğu reddetti. Yargılamanın sonucunda jüri, kazanın sürücü hatasından kaynaklandığı yönünde karar verdi.
SERVİS SAĞLAYICI MI, UYGULAYICI MI SORUMLU?
ABD’de alınan bu kararın üzerinden üç yıl geçti. Artık yapay zekâ teknolojilerinin kullanımı sonucu oluşan olumsuz durumlardaki sorumluluğu, bu sistemleri tasarlayan ‘Servis Sağlayıcılar’a da yükleyen eğilim ağırlık kazanıyor. Nitekim bu satırların yazarının ‘Yapı Kredi ile Geleceği Konuşalım’ Podcast Kanalı’nda ağırladığı İstanbul Barosu bünyesindeki Yapay Zekâ Çalışma Grubu üyesi Selin Çetin Kumkumoğlu konuyla ilgili son hukuki gelişmeleri şöyle açıklıyor:
“Sorumluluk konusu hâlâ tartışmalı bir konu. Özellikle üretken yapay zekâ uygulamalarında, bu konu daha da tartışmalı hâle geliyor. Mümkün olduğu kadar hukukçu olmayan bir dille anlatmaya çalışacağım; ‘provider’ yani servis sağlayıcı ile ‘deployer’ yani o sistemi uygulayan, piyasada konuşlandıran kişi ya da kurum arasında bir denge gözetelim. Birinci görüş, ‘servis sağlayıcı bu sistemin tasarımını yaptığı, verilerini topladığı, modelini oluşturduğu için sistemin nasıl çalıştığını daha iyi bilir, o yüzden onun yükümlülüklerini biraz daha arttıralım. Özellikle şeffaflığı sağlayacak yükümlülükleri biraz daha güçlendirelim ki bunun risk denetimleri daha kolay yapılabilsin’ anlayışını savunuyor. Diğer görüş ise, ‘deployer’ların yani bunu uygulayan tarafların yükümlülüklerini daha çok arttırmalıyız çünkü bu sistemlerin kullanım amacını belirleyen taraf bu, dolayısıyla riskler bu tarafta daha çok şekillenecek uygulayıcıların yükümlükleri daha ağır olsun’ anlayışını savunuyor.
Nihayetinde Avrupa Parlamentosu taslağına baktığımızda servis sağlayıcılara yönelik daha fazla yükümlülük görüyoruz. Ama ilerleyen aşamada uygulayıcılar açısından da önemli yükümlülükler getirilecek gibi duruyor. Durum, şu an hâlen tartışılıyor.”
Kumkumoğlu’nun hukuki olarak açıkladığı durumu, bizim futbol camiamızda hâlen uygulanan “yapay zekâ ile hakem ataması” uygulaması üzerinden açıklayalım. Burada servis sağlayıcı, Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) veya Merkez Hakem Komitesi (MHK) için yapay zekâ uygulamasını tasarlayan kuruluş oluyor. Deployer ya da uygulayıcı ise TFF veya MHK. Son tahlilde bugünkü ulusal veya uluslararası hukuk standartlarında yapay zekânın gerçekleştirdiği hakem atamalarının olası olumsuz sonuçlarından kimin sorumlu olduğu ise mevcut hukuk sisteminde belirsiz.
Ali Palabıyık hakemliği sırasında oldukça tartışmalı maçlar yönetti. Röportajında bu maçların bir kısmını hatırlatarak özeleştiride bulundu. Hakemliği sırasında sansasyonel kararlara imza atan bu genç adam, hakemliği sonrasında da bu röportajda yapay zekâ ile ilgili çok önemli bir noktaya parmak bastı. Palabıyık ya da başka bir hakem, oldukça tartışmalı kararlar verdikten sonra içinde bulunduğu psikolojik durum hiç dikkate alınmadan, önceki beş maçın kantitatif sonuçlarına bakılarak yeniden ataması yapılırsa ne olur? Aldığı maçı psikolojisi kaldıramayabilir. Olumsuz bir sonuç ortaya çıkabilir ve hatta Türkiye’de bir hakemin kariyeri de bu sonuca bağlı olarak sonlanabilir. Peki, böylesi bir sonuçta o hakem, normal koşullarda o maça atanmaması gerekirken, atamayı yapan yapay zekâ uygulamasına karşı maddi manevi tazminat davası açabilir mi? Ya da kime açabilir? TFF’ye mi, MHK’ya mı, yoksa yapay zekâ uygulamasını tasarlayan şirkete mi? Kısacası; dava açabilir mi? Evet. Peki, sonuç alabilir mi? Şimdilik hayır…
Türkiye’de futbol camiasının hakemlerin yapay zekâ ile atanmasıyla ilgili yaşadığı bu karmaşa, yapay zekâ teknolojilerinin daha kritik alanlardaki uygulamalarında ortaya çıkabilecek daha büyük sorunlar için bize alarm zili çalıyor olabilir.
Şu soruyla bitirelim:
Bundan 100 yıl sonra, İstanbul’un orta yerinde insansı bir robot, gerçek bir insanı elindeki ışın tabancası(!) ile vuruyor ve insan ölüyor. Ceza hukuku açısından suçlu kim? Kim yargılanacak?
Cevabı en kısa sürede vermek ümidiyle…
*** Bu yazı Anakargücü eski başkanı Faruk Koca’nın Hakem Halil Umut Meler’e saldırısından önce kaleme alınmıştır. Halil Umut Meler’e acil şifalar diliyor, geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.